30 Aralık 2012 Pazar


       Önce, et kırdı camı; cam bu yüzden kesti eti.Ve "ben" dedi cam.. "Demir kadar ağır olamadım. Demir kadar ateşe dayanamadım.Belki bu yüzden içimde, hep en güzel yaşam özünü sakladım.Ve "ben" dedi cam.. "En keskin hatlarımı teninde hissettim."


02:59:59 (Birinci )





Sen görünmez değil miydin?” diyebildi.
O kadar alışmıştı ki idrak yollarında hiçbir görüntü bulamazken onun varlığına.İnanamamıştı da gördüğüne.Çünkü onu görmek sanrı yaşam biçiminin, bir şekilde ona ilk kez hal hatır sorma biçimiydi.Evet, göz bebekleri bu resimlere hiç aşina değildi.Beyine zor çiziyordu AN kavramında her an hızlıca resimleri. En azından iki burun deliğinden çektiği havaya bakakaldı.Nefes çalışıyorsa eğer kalp bir şekilde masa başı işinde duruyordur diye düşündü.Onun gibi olması, onun çektiği acıları anlamasına yetebilirmiydi? Oksijeni çekişini bir süre izledi.Sonra aklından karşısında duran varlığı egale etmeye çalıştı.Bir şekilde etini kavgaya tutuşturduğu cama mahcup olmak istemedi.Yaklaşık yirmi cm2 kafatası içinde olumsuz olasılıkların en güzelini bulmaya çalışıyordu ve buldu:

Bir ... Üzerindeki kıyafetler bir kaç gün yaşamasına bile izin vermezdi düşündüğü hayallerde sonsuzluk varken.
İki ... Saat içinde birbirlerini hareket ettiren dişli çarkların en gereksiziydi. Görevi,  Saniyeyi hareket ettirmekti.Yaşadığı her gün kazandığı saliselerle...
Üç... Karşısındaki ses pusula kullanıyordu.

03:00:00 (İkinci)

       Yanındaki masada duran keklere uzandı.Çikolatalı olanı yemek istedi.Durdu.Karşısındaki ses o kadar salt kalamamıştı hayatında.Ne tek renkti, ne de tek tat. Meyvalı olan daha çok andırdı sesi.Karşısındaki sesin tadını alabilmek bir şekilde, bir duyusunu daha susturabilir diye düşündü.Meyvalı keki kaptı ve ısırdı.Burun, keki kokladığı anda göz bebeklerine inandı:”Evet burada...”.Dişleri üzümü ezerken dil: göz bebeklerine; “İlk günkü gibi!” diyebildi.Ve günler sonra yiyebildiği tek şeyin yalanlığı, karşısındaki gerçeklik kadar lezzetliydi.






03:00:01 (üçüncü)


Bir kitapta görmüştüm bu kelimeyi.Altını çizmek yerine, senin için kopardım o kelimeyi ama sonraki sayfada kitabın bitemeyen en güzel cümlesini kesmişim bilmeden.Devamına da kestiğim parçadan bakmadım.
Çünkü ne kadar güzel bitebilirdi ki diye düşündüm o cümle.Arkasında adın yazarken.”

Ses, yastığın köşesine küçük bir kağıt bıraktı.Gerçekten hiç açılmamıştı kağıt parçası.
Hiç yorgun değildi, yıpranmamıştı.Kesilmiş ve katlanmış dipdiri duruyordu.
Ses ekledi: 
“Cümlenin en güzel bitişine, öncesini bilmesen de bir tek sen şahit ol istedim."








03:00:02 (dördüncü)


Üşüyorum” dedi ses.Yalın ayak basıyordu gözyaşlarına.Isınmak isterdi.Buz hep beklemeseydi tenin hemen altında."

Veda vakti gelirken, oda da bulunan yatağını, masadaki kekleri, karşısındaki sesi ısıtmak istese de vücudundaki tüm kanın sadece görebilme ve duyabilmeye yetecek kadar olduğunu fark etti.Basite kaçtı “Git” dedi.Ses, pusulasına baktı ve “Gidecek yerim yok” diyebildi.Ok tek tarafı gösteriyordu.Hayatı boyunca pusulasını, sadece okun olduğu tarafa giderek kullanmıştı.
Tüm kanı, göz bebeklerine doldurup son kez baktı.Ve kapattı gözlerini.Göz bebeğindeki çizili son resim yere düşüp kırılan pusula kaldı.Son göz yaşı terk ederken göz bebeğini biraz önce yaşadığı tüm hatıraları geride bıraktı.
Ses, kırılan pusuladaki oku yerden aldı.Artık her yöne bu oku kendisinin tutabildiğini fark etti.
Ve birisinin adı için vazgeçerken en güzel cümlelerden, bir daha kitap yüzü açmadı.Bu kadar erken uyuyorsa eğer görmek istediği rüyalar vardır diye düşündü.



       Bara arkası dönük oturuyordu. “Buraya kimse bakmıyor mu? ” diye dört saniyesini çalan kişiyi o sanmıştı.Dört göz kırpışını bitirdiğinde elindeki şişeye bakarak gülümsedi.Şimdilik cam en güzel hatlarını etin üzerinde hissedeceğinden habersizdi.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder